Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukuku
- Ana Sayfa /
- Case /
- Fikri ve Sınai Mülkiyet Hukuku
Sözlük anlamı olarak marka, görülebilir işaret veya bırakılan iz anlamına gelir. Ticaret alanında kullanımında ise ayırt edici herhangi bir işaret veya sembol manasına gelmektedir. Markanın hukuki tanımı ise Sınai Mülkiyet Kanunu madde 4’te yapılmıştır. Anılan hükme göre marka ‘’ bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaret’’ anlamına gelmektedir.
Bu tanımdan yola çıkılarak marka olabilecek bir sembolde bulunması gereken unsurlar şu şekilde sıralanabilir:
-Bir işaret bulunmalıdır
-İşaret markanın konusunu açık ve net şekilde göstermeli ve sicilde gösterilebilir olmalıdır
-Seçilen işaretin markayı diğerlerinden ayırt edebilecek nitelikte olması gerekir
Markanın korunması ihtiyacının altında yatan sebep tüketiciye mal ve hizmetin vasıfları hakkında bilgi sağlayarak ticari hayatı canlandırması ve kamuya hizmet etmesidir. SMK m.7/1 hükmünde belirtildiği üzere SMK kapsamında korunacak markalar ancak ve ancak tescilli markalardır. Tescilsiz markalar Türk Ticaret Kanunu m.56 vd. maddelerinde düzenlenen haksız rekabet hükümlerine göre korunur. Ayrıca ülkesellik prensibi gereğince markalar ancak tescilli olduğu ülke sınırları içerisinde korunurlar. Yargıtay’ın da bunu tasdik edici kararları bulunmaktadır. Marka tescili on yıllık süre için koruma sağlar ( SMK m.23/1) On yıllık sürenin dolmasının ardından yenileme talebi yapılmalıdır.
Marka hükümsüzlüğü davası, tescilli bir markanın SMK’da düzenlenen şartların somut olayda meydana gelmesi sebebiyle markanın hükümsüzlüğünün talep edildiği davadır. Marka hükümsüzlüğü davaları, eda davası niteliği taşır. Bu dava tescilli markanın korunmasına hizmet eden bir kurumdur. Marka hukuku alanında hükümsüzlük gerekli koşulları sağlayamaması nedeniyle markanın sona ermesidir. Marka tescilinin hükümsüz kılınmasıyla marka hakkı tamamen sona erer. Markanın hükümsüzlüğü SMK’nın 25.maddesinde düzenlenmektedir. SMK m.25/1 hükmü markanın hükümsüzlüğünün talep edilebilmesi için aynı kanunun mutlak ve nispi ret nedenlerini düzenleyen 5. Ve 6.maddelerindeki durumlardan birinin mevcut olması gerektiğini şart koşmaktadır.
-Kimler Bu Davayı Açabilir ve Bu Dava Kimlere Karşı Açılabilir
SMK m.25/2 hükmünce ‘’Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir.’’ Menfaati olan kendi markalarına karşı bir tecavüz eylemi gerçekleştirilmiş olan kimselerdir. Hükümsüzlük davası dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır ( SMK m.25/3). Bu durumda uygulamada karşımıza çıktığı üzere marka hükümsüzlük davası bir kişinin marka hakkına karşı tecavüz eylemi gerçekleştirmiş olan tescilli marka hakkı sahibine karşı açılır.
-Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre
Sınai Mülkiyet Kanunu’nda hükümsüzlük davaları için herhangi bir zamanaşımı süresi belirlenmiş değildir. Ancak nispi ret sebepleriyle açılan marka hükümsüzlüğü davalarında beş yıllık hak düşürücü süre olduğu kabul edilmiştir. Buna göre SMK m.25/6’da düzenlenmiş olan ve doktrinde ‘’sessiz kalma sebebiyle hak kaybı’’ olarak adlandırılmış bu duruma göre bir marka hakkı sahibi marka hakkına tecavüz şeklinde eylemin oluştuğunu bildiği veya bilmesi gerektiği halde beş yıl boyunca buna itiraz etmezse marka hükümsüzlüğü davasını daha sonraki süreçte açamaz. Bu durum TMK m.2 dürüstlük kuralının bir sonucu olarak karşımıza çıkar. SMK m.25/6’da düzenlendiği üzere sessiz kalma haliyle hal kaybı durumunun oluşabilmesi için şu şartlar gerçekleşmelidir:
-Sonraki tarihli bir markanın bulunması
-Önceki tarihli markanın sahibinin markanın kullanıldığını bilmesi ya da bilebilecek durumda olması
-Marka sahibinin bu kullanıma beş yıl ve daha uzun süreyle sessiz kalması
Bu şartlar gerçekleştiği takdirde kendisine hükümsüzlük davası açılan sonraki tarihli marka hakkı sahibi önceki tarihli marka hakkı sahibinin sessiz kalma sebebiyle hak kaybı durumu oluştuğunu, markasının hükümsüzlüğünün talep edilemeyeceği ileri sürebilir. Yargıtay içtihatları doğrultusunda bu durum bir itiraz sebebi olarak kabul edilmektedir.
Ancak mutlak ret sebepleriyle açılan hükümsüzlük davalarında, doktrinde kabul görmüş olduğu üzere, bu beş yıllık hak düşürücü süre uygulanmamalı ve bu sebeplerle açılacak hükümsüzlük davalarında süre konusunda genel hükümlere başvurulmalıdır. Çünkü mutlak ret sebepleri kamunun menfaatini korumak için düzenlenmiştir ve bunlar açısından bir hak düşürücü süre uygulanmamalıdır. Zira Yargıtay’ın da bu yaklaşımı benimsediği görülmektedir.
-Marka Hükümsüzlüğü Davasında Kullanmama Def’i
SMK m. 25/f. 7 hükmüne göre m.6 /f. 1 uyarınca açılan davalarda davacının markasını kullanmadığı def'i olarak ileri sürülebilmektedir. Davalının kullanmama def’i ileri sürmesi karşısında davacının markasını kullandığını ispatlaması gerekmektedir. Davacı hükümsüzlük davası açıldığı tarih itibarıyla en az 5 yıldır tescilli olan markasını ciddi bir biçimde kullandığını veya kullanmıyorsa kullanmamasına ilişkin haklı sebeplerini delilleriyle ispatlaması gerekir.
Markanın hükümsüzlüğü SMK’nın 25.maddesinde düzenlenmektedir. SMK m.25/1 hükmü markanın hükümsüzlüğünün talep edilebilmesi için aynı kanunun mutlak ve nispi ret nedenlerini düzenleyen 5. Ve 6.maddelerindeki durumlardan birinin mevcut olması gerektiğini şart koşmaktadır. Kural olarak marka başvurusunda bulunacak kişiler marka olarak seçeceği işareti serbestçe kararlaştırma hakkına sahiptir ancak bu serbestliğin de sınırları bulunmaktadır. Bu sınırlar SMK tarafından mutlak ve nispi ret sebepleri olarak belirlenmiştir. Bu ret sebeplerinden biri somut olayda gerçekleştiği halde marka yine de tescil edilmişse, ilgililer veya menfaati bulunanlar marka hükümsüzlüğü davası açabilir.
1.Nispi Ret Sebepleriyle Hükümsüzlük
Öncelikle şu belirtilmelidir ki nispi ret nedenleri ilgilisi tarafından yeri geldiğinde Türk Patent ve Marka Kurumu’na, yeri geldiğinde ise mahkemeye karşı ileri sürülecek nedenlerdir ve bu sebepler re’sen dikkate alınamazlar. Bu sebepler SMK’nın 6.maddesinde düzenlenmiştir.
a.Kötü niyet
Sınai Mülkiyet Kanunu’nda nispi ret sebeplerinden biri olarak sayılan kötüniyet madde 6/9’da: ‘’ Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddolunur.’’ İfadesiyle düzenlenmiştir. Kötü niyetin belirlenmesinde marka sahibinin davranış biçimi, markanın tanınmışlık derecesi ve marka sahibinin markanın üçüncü bir kişiye aidiyetini bilebilecek durumda olup olmadığı durumları değerlendirilmelidir. Buna göre sonraki başvuru sahibinin ticari ekonomik girişimlerinin kapsamı, başvurduğu mal ve hizmet sınıfı, önceki markayı nasıl öğrendiği, taraflar arasındaki ticari ilişki ve işaretle başvurulan mal ve hizmetin ayniyeti durumları birlikte değerlendirilmelidir.
b.Benzer Markaların Hükümsüzlüğü Davası
Uygulamada en sık karşılaşılan hükümsüzlük davası benzerlik nedeniyle açılan davalardır. SMK m.5/1-ç hükmünde ‘’ Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler’’ ifadeleri kullanılarak iltibas ve bağlantı kurmaya dair nispi ret nedeni düzenlenmiştir. İltibas birbirine çok benzeyen iki şeyin karıştırılması anlamına gelmektedir. Marka hukuku doktrininde bu duruma karıştırılma ihtimali de denilmektedir. Ancak karıştırılma ve iltibas kavramları teknik olarak birbirini karşılamamaktadır. İltibasta tüketici ürünü piyasaya süren süjenin aynı olduğu yönünde bir yanılgıya kapılmaktadır, karıştırılma ise iki marka arasında bulunan basit benzerlikleri ifade eder.
c.Tanınmışlık Nedeniyle Hükümsüzlük
Bizim hukuk sistemimizde kabul edildiği üzere markalar sınıf esasına dayalı olarak tescillenir ve korunur. Ancak bu koruma her durumda yeterli olmamaktadır. Uygulamada karşımıza çıktığı üzere üçüncü kişiler, belirli bir alanda tanınmış marka ismini başka bir mal ve hizmet sınıfında kullanarak haksız kazanç elde etmektedirler. Dikkat edilmesi gereken durum farklı sınıfsal kullanımın mevcut olmasıdır. Bu şekilde tanınmış markaya yanaşma durumu doktrinde sulandırma veya itibarı tahrip olarak adlandırılır. SMK m.6/5’te ‘’ Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.’’ Hükmüyle de tanınmışlık nedeniyle koruma yasal olarak düzenlenmiş ve bu durum bir nispi ret sebebi olarak kabul edilmiştir.
d.Önceye Dayalı Haklar Nedeniyle Hükümsüzlük
SMK m.6/3 ve m.6/6’da düzenlenmiş olan bu hükümsüzlük sebebi tescilsiz bir markayı korumaktadır. Ancak dikkat edilmesi gereken burada tescilsiz marka herkesten önce kullanılmış, kullanan tarafından üstün bir hak elde edilmiştir. Bu durumda bu marka veya işaretin aynısının üçüncü bir kişi tarafından aynı mal ve hizmet için tescil edilmek istenmesi itiraz sebebi olarak düzenlenmiştir. SMK m. 6/3 ‘’ Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.’’ Hükmünden anlaşılacağı üzere tescilsiz markanın sahibi markasının belirli bir tanınmışlığa ulaştığı gerekçesiyle önceye dayalı hak elde ettiğini kanıtlamak zorundadır. Ayrıca kullanım aynı mal ve hizmet sınıfında bulunmalıdır. SMK m.6/6 hükmünde ise ‘’ Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.’’ Düzenlemesiyle üçüncü kişilerin ticari işlerinde kullandıkları ayırt işaretlerinin marka olarak tescil edilmesi önlenmeye çalışılmıştır.
SMK m.6/4’te ‘’ Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.’’ Hükmüyle tanınmış markalar marka ihlali tehlikesine karşı koruma altına alınmıştır.
SMK m.6/2 markanın ticari vekil tarafından izinsiz kendi adına tescillenmesinin nispi ret nedeni olduğunu düzenlemiştir. Uygulamada ticari vekil kavramı geniş yorumlanır. Bu kapsamda marka sahibinin ticari iş yürüttüğü, sözleşme yaptığı kişi ticari vekil olarak değerlendirilip adına tescil etmek istediği marka nispi ret sebebine çarpabilir. Uygulamada karşımıza çıktığı üzere ticari vekiller, sözleşme boşluğundan yararlanıp veya sözleşmeye aykırı olarak markanın kendi adlarına tescilini talep etmek gibi bir davranışa girişebilmektedirler. Bu durumda marka hakkının sahibine hükümsüzlük davası açma hakkı verilmiştir.
g.Ortak ve Garanti Markalarının Süre Sonunda Üçüncü Kişilerce Tesciline Karşı Hükümsüzlük Davası
SMK m.6/7 hükmünce ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir. Bu sayede eski marka sahibi korunmaktadır.
Marka tescili on yıllık süre için koruma sağlamaktadır. Süresinde markasını yenilemeyen marka sahibine SMK’da bir hak daha verilmiştir. Buna göre m.6/8 hükmünde ‘’ Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.’’ İfadesinden anlaşılacağı üzere süresi bittiği halde markasına yenileme başvurusu yapmayan hak sahibi iki yıllık bir süre için daha markasını ihlal teşkil eden eylemlere karşı koruyabilmektedir
2.Mutlak Ret Nedenleriyle Hükümsüzlük
Mutlak red nedenleri marka başvurusu sırasında Türk Patent Enstitüsü tarafından re’sen dikkate alınan, sınırlı sayıda olan, kamunun genel menfaatini koruyan herkes tarafından ileri sürülebilen ve marka başvurusu sırasında var olmaları halinde başvurunun kısmen veya tamamen reddedilmesine sebep olan nedenler olarak tanımlanabilir. Mutlak red sebepleri SMK m.5’te sayılmıştır. Bu sayılan hellerin mevcut olması halinde SMK m.25/1 hükmü gereğince markanın hükümsüzlüğüne karar verilecektir.
a.Marka Olamayacak İşaretlerin ve Tanımlayıcı Markaların Hükümsüzlüğü Davası
SMK m.4’te marka olabilecek işaretler açıklanmıştır. Buna göre marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir. Aksi halde m.5/1-a hükmü gereği marka başvurusu mutlak red sebebi varlığından reddedilir. Bu maddedeki şartları taşımayan markanın tescil edilmesi durumunda markanın hükümsüzlüğü talep edilebilecektir.
SMK m.5/1-ç hükmü mutlak ret sebebi olarak yoğun benzerlik halini şart koşmuştur. Bu hükme göre aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer markaların aynı mal ve hizmet için kullanılması mutlak ret engeline takılır. Bu şekilde tescillenmiş markanın da hükümsüzlüğü gündeme gelecektir. Bu hüküm ile nispi ret sebebi olarak sayılan m.6/1 hükmünü ayırmak güçtür. Her iki hüküm de aynılıktan söz etmektedir. Yargıtay ise bu konuya sübjektif olarak yaklaşmakta ve m.5/1-ç sebebiyle hükümsüzlük kararı verebilmek için markalar arasındaki benzerliğin hiçbir araştırmaya gerek olmaksızın apaçık ortada olması gerektiğine içtihat etmiştir.
c.Ticaret ve Meslekte Yaygın Kullanılan İşaretler Hakkında Hükümsüzlük Davası
SMK m.5/1-d hükmü ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescilinin mutlak ret sebebi olduğunu düzenler. Bu şekilde tescil edilen markalar da hükümsüz kılınma tehlikesiyle karşılaşır. Bu halde bir mesleği ayırt eden işaretler marka olarak tescil edilememelidir. Örneğin BORSA, KAMBİYO, SARRAF gibi ibarelerin marka olarak tescil edilmesi uygun değildir.
d.Yanıltıcı Markaların Hükümsüzlüğü Davası
Markanın, mal ve hizmet hakkında yanıltıcı bilgi vermesi hükümsüz kılınmasına sebep olabilecek bir durumdur. Rekabet edenlerin ürünleri hakkında yanıltıcı bilgiler vermesi, bu sayede de rakiplerine karşı avantaj elde etmesi haksız rekabet durumunu gündeme getirir. Örneğin TSE standartlarına uygun olmadığı, TSE markalarını kullanma izni alınmadığı halde ilanlarda TSE damgasını kullanmak halkı yanıltıcı etki doğuracağından bu markanın hükümsüzlüğü talep edilebilecektir. Ayrıca bu eylem bir marka tecavüzü suçlamasını da beraberinde getirebilir.
e.Mala Asli Değerini Veren veya Malın Doğasını Gösteren İşaret ve Şekillerin Hükümsüzlüğü
SMK m.5/1-e hükmünde düzenlendiği üzere malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler hükümsüzlüğe konu olabilecektir.
f.Kamu Düzenine Aykırılık, Dini Değerler, Semboller ve Genel Ahlaka Aykırı Markaların Hükümsüzlüğü
SMK m.5/1 h ve ı bentlerinde düzenlendiği üzere dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler ve kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler marka olarak tescil edilemez. Bu tarz ibarelerin yer aldığı marka adı hükümsüzdür.
g.Paris Sözleşmesi’ne Aykırılık Sebebiyle Markanın Hükümsüzlüğü
SMK m.5/1 g ve ğ bentlerine göre Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek işaretler veParis Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler marka tesciline konu edilemezler. Paris Sözleşmesi 2.mükerrer 6.madde bayraklar, semboller, flamalar, armalar ve mühür işaretlerinin marka olarak kullanılamayacağını hüküm altına almaktadır.
h.Tescilli Coğrafi İşaret Barındıran Markanın Hükümsüzlüğü
SMK açıkça tescilli coğrafi işaretten ibaret veya onu içeren işaretlerin mutlak redde takılacağını öngörmüştür.
Hükümsüzlük davalarında görevli mahkeme Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi ve Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesidir ancak SMK m.156’da belirtildiği üzere ihtisas mahkemesi yoksa bu davalara asliye hukuk mahkemeleri bakar. ( SMK m.156/1). Yetki konusunda ise üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir ( SMK m.156/3). Davacının Türkiye’de yerleşim yeri bulunmaması hâlinde ise yetkili mahkeme, davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı silinmişse Türk Patent ve Marka Kurumu’nun merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemedir ( SMK m.156/4) Ancak Türk Patent ve Marka Kurumu’nun SMK hükümlerine göre aldığı bütün kararlara karşı açılacak davalarda ve Kurumun kararlarından zarar gören üçüncü kişilerin Kurum aleyhine açacakları davalarda görevli ve yetkili mahkeme, Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesidir.
Hükümsüzlük kararları geçmişe etkili olarak sonuç doğurur, karar kesinleştiğinde hükümsüz kılınan marka başvuru tarihinden itibaren geçersiz kabul edilir ve SMK bu markaya hiç koruma vermemiş sayılır ( SMK m.27/1). Ancak SMK m.27/3 hükmü gereği marka sahibinin ağır ihmal ve kötü niyetle hareket etmesi durumunda verilen hükümsüzlük kararı şu iki durumu etkilemez: Karardan önce, markanın sağladığı haklara tecavüz nedeniyle açılan davada verilen kesinleşmiş ve uygulanmış kararlar ve karardan önce kurulmuş ve uygulanmış sözleşmeler.
Hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde mahkeme tarafından karar Enstitüye re’sen gönderilir, sicilden terkin edilerek durum Bültende yayımlanır. 6769 sayılı Kanun’un 162. maddesi gereği hükümsüzlük talepli davalarda karar kesinleşmedikçe icra olunamaz.